Madımak'ın tanığı: Aleviler eşit yurttaş olarak görülmeden barış sağlanmaz 2025-06-28 09:10:56   ANKARA - Madımak Katliamı'nda ağabeyini kaybeden katliam tanığı Birsen Gündüz, katliamın devletin destek ve gözetiminde yapıldığını söyledi. Kardeşini kaybeden Nilgün Karababa ise Alevileri eşit yurttaş olarak görmeden barışın sağlanamayacağına vurgu yaptı.    Sivas’ta 2 Temmuz 1993'te Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri için kentte bulunan 33 aydın, 2 otel çalışanının katledilmesinin üzerinden 32 yıl geçti. Madımak Katliamı olarak tarihe geçen olaya ilişkin adalet arayışları sürüyor. 1993'te başlayan 124 sanıklı davada, 33 sanığa önce idam cezası verildi, sonra müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ancak firari sanıklar yakalanamadı ve 2012 ile 2023'te zamanaşımı kararlarıyla davalar düşürüldü. Bazı sanıklar cumhurbaşkanlığı affıyla serbest bırakıldı. Mağdur yakınları ve sivil toplum, katliamın "insanlığa karşı suç" sayılarak zamanaşımının kaldırılmasını ve Madımak Oteli'nin "Utanç Müzesi" olmasını talep ediyor, ancak bu talepler karşılık bulmadı.   Katliamda ağabeyi Murat Gündüz'ü (22) kaybeden ve katliama tanık olan Birsen Gündüz, ağabeyinin bir yıl önce düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri'ne katıldığını, o yıl kendisinin de katılmak istediğini ve semah ekibinde yer aldığını dile getirdi. 30 Haziran'da Ankara'dan Sêwaz'a doğru yola çıktıklarını ifade eden Birsen Gündüz, 1 Temmuz'da kente vardıklarını söyledi. Şehre vardıklarında oradaki atmosferi anlatan Birsen Gündüz, "Şehirde büyük bir sessizlik vardı. Sokakta yürürken şaşırıyorduk, 'Burada insan yok mu?' diye düşünüyorduk. Yine de rahatsız edici bakışlar hissediyorduk. 1 Temmuz'da herhangi bir olay yaşamadık. Ancak 2 Temmuz'da, semah ekibi olarak o gün gösterimiz yoktu. Öğlen yemeği için arkadaşlarla bir lokantaya gittik. Orada yemek yerken, kalabalığın toplandığını ve saldırıya geçtiğini duyduk. Bunun üzerine otele geçtik, otele vardığımızda kimse panik yapmadı. 'Bağırıp çağırırlar, giderler. Bizi bir şekilde kurtarırlar, ne yapabilirler ki?' diyorduk. Üst katta, 4'üncü kattaydık; ama dışarıdaki bağrışmaları duyuyorduk. Ağabeyim ve diğer erkek arkadaşlarımız gelip 'İyi misiniz?' diye soruyordu. 'İyiyiz' diyorduk, çünkü henüz korkacak bir şey yoktu. Ta ki yangın başlayana kadar" ifadelerini kullandı.    'DEVLETİN DESTEĞİYLE KATLEDİLDİK'   Olayın kesinlikle planlı olduğunu söyleyen Birsen Gündüz, "Planlı olmasaydı, 8 saat boyunca tüm Türkiye'nin gözleri önünde bu şekilde katledilmezdik. Hem de büyük bir planla ve devletin gözetiminde, devletin desteğiyle katledildik. Devlet ve güvenlik, görevlerini kesinlikle yapmadı. Burada sadece katiller değil, devlet de suçlu Erbakan da suçlu, Kültür Bakanı da suçlu. 32 yıldır bu katliamının adalet mücadelesini veriyoruz. Elimizde bütün belgeler var. Basının, tüm Türkiye'nin gözleri önünde gerçekleşen bu katliamın arka planı belgelerle ortada. Aslında bu dava, 1993'te, 2 Temmuz'dan hemen sonra yargılama yapılmalı ve adalet sağlanmalıydı. Ama hâlâ adalet yok. Biz adaleti aramaya devam edeceğiz. Asla pes etmeyeceğiz ve mücadelemize devam edeceğiz" diye konuştu.    '1993'TE YERİNİ BULAMAYAN ADALET HALA BULAMADI'   Katliam sonrası göstermelik olarak 190 kişinin tutuklandığını, ancak bunların hiçbirinin gerçek anlamda cezasını çekmediğini belirtti. Birsen Gündüz, "Bu ülke öyle bir ülke ki, kelime oyunlarıyla suçlular serbest bırakıldı. En son müebbet hapis cezası alanlar bile serbest bırakıldı. Bütün belgeler ortadayken, müebbet hapis cezasına rağmen önce 'zaman aşımı' dediler, sonra 'terör suçu' gibi kelime oyunlarıyla bu suçluları serbest bıraktılar. Adalet 1993'te de yerini bulmamıştı, 2025'te hâlâ bulmadı. Bu devletin, bu iktidarın değişmesi gerekiyor. Şeriatçı, ırkçı zihniyetin değişmesi gerekiyor. 32 yıldır adalet için mücadele ediyoruz. Arkadaşlarımızın geri gelmeyeceğini biliyoruz, ama hem geçmişin hesabını sormak hem de gelecekte böyle olayların yaşanmaması için mücadele etmek ve örgütlenmek zorundayız. Türkiye'nin gözü önünde katledildik. Katledildiğimiz yer Madımak Oteli'ydi ve şimdi orası Bilim ve Kültür Merkezi olarak geçiyor. İnsanların katledildiği bir yere böyle bir isim verilir mi? Bizim talebimiz açık: Orası utanç müzesi yapılmalı. Eninde sonunda orayı utanç müzesi yapacağız" dedi.     'MADIMAK ALEVİ SOYKIRIMIDIR'   Katliamda kardeşi Gülsüm Karababa'nın (22) ile kuzeni Handan Metin'i kaybeden Nilgün Karababa, "Aslında hepimiz sorduğumuz soruların cevabını biliyoruz. Devlet görevini yerine getirmek bir yana, bu katliamı kendi eliyle gerçekleştirdi. Bu Alevi soykırımıdır, Alevi katliamıdır. Bunun aksini iddia etmek mümkün değil. Çünkü Pir Sultan Abdal, Alevi ozanıdır ve bu olay Pir Sultan'ın heykeline karşı yapılan bir saldırıdır. Biz aydınları ya da başka kesimleri ötekileştirmiyoruz, ama bu bir Alevi katliamıdır. Böyle anılmalı, böyle bilinmeli" diye belirtti.    'ALEVİLER OLMADAN DEMOKRASİ OLAMAZ'   Barış süreci içerisinde Alevilerin konumunu değerlendiren Nilgün Karababa, şunları söyledi: "Barış istiyoruz, ama suçla cezanın eşit olması gerekir. Bu ülkede katillerin yaptıkları yanlarına kâr kalıyor. Barış istiyoruz, iyi bir ekonomi istiyoruz. Artık hiçbirimizin geleceği yok. Çocuklarımız üniversiteyi bitirse ne olacak, bitirmese ne olacak? Ama Aleviler, bu süreç içerisinde olmadan bu ülkede barış olmaz, demokrasi olmaz, laiklik olmaz, adalet olmaz, hak olmaz, hukuk olmaz. Alevileri eşit yurttaş olarak görmeden, Madımak Oteli'ni utanç müzesi yapmadan kimse bu konudan bahsedemez. Barış olmalı, ama önce danışılmalı. Öyle tepeden bakarak olmaz."