Sağlıkta 2025: Sorunlar daha da derinleşti 2025-12-29 09:07:57   MÛŞ - Sağlıkta önceki yıllarda yaşanan sorunlar 2025 yılında derinleşerek devam etti. Yıl boyunca 25 sağlık personeli şiddete uğradı, 2 bin 85 hekim "iyi hal belgesi" alarak yurtdışına gitti.    Kapitalist modernitenin kâr odaklı bilim anlayışı, bilimi yaşam karşıtı, pazarlama odaklı üretim çarkının bir parçası haline getirdi. Bu anlamda sektörel bir iş kolu haline getirilen, hastaların “müşteri” sayıldığı sağlık alanı da bu çarkta en fazla sermayeye peşkeş çekildi. Sosyal bir hak olan sağlığın özelleştirilmesi, kâr-performans sistemi içerisine sıkıştırılması, bu yıl da pek çok hak ihlalin kapısını araladı. AKP’nin 22 yıllık iktidarı boyunca çalışmaları ve uygulamalarıyla en çok övündüğü sağlık alanı, sağlık emekçilerinin zor şartlarda elde ettiği haklarının ellerinden alındığı, hastaların ise ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak, erişilmesi zor hizmetlerle sorunlarının derinleştirildiği bir yılı geride bıraktı.    AKP’nin tek başına iktidara geldiği 2002 yılı seçimleri ardından 2003 yılında uygulamaya başladığı "Sağlıkta Dönüş Programı" ile ilk olarak ‘Acil Eylem Planı’ ile sigorta ve kurum hastaneleri birleştirildi. Hastanelerin idari ve mali yönden özerkliklerinin sağlanmasının adımının atılması ardından iktidar, Genel Sağlık Sigortası (GSS) kurarak, aile hekimliğine geçileceği, sevk zinciri oluşturulacağı, koruyucu hekimliğin yaygınlaştırılacağı ve özel sektörün sağlık alanına yatırım yapmasının özendirileceği vaatlerinde bulundu. Ancak atılan her adımla kriz giderek derinleşti, sağlık alanı özelleştirilerek para-müşteri ikilemi içerisine sürüklendi.   SORUNLAR DERİNLEŞTİ   Özellikle tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını sonrası Türkiye’de sağlık sistemindeki aksaklıklar da giderek arttı. Bu artışla birlikte hekimlerin iş yükü, sağlıkta şiddet, hekim göçleri de artarken hastanelere giden hastaların hizmete ulaşması giderek zorlaştı. Sağlığa erişim zorluğu en fazla Kürdistan kentlerinde hissedildi. Yıl içerisinde 4 ayrı kentte şehir hastanesi kuruldu. Ancak ciddi yapısal sorunlar sebebiyle hastanelerde sorunlar yaşanmaya devam ediyor. Özellikle birinci basamak sağlık hizmetlerinin yeterince etkin çalışmaması nedeniyle hastalar doğrudan hastanelere ve acil servislere yöneliyor. Sevk zincirine sebep olan bu durum sebebiyle yıl boyunca randevu bulma güçlüğü, hastanelerde aşırı yoğunluk ve yığılma gibi sorunlar devam etti. Artan hasta yüküne karşın hekim, hemşire ve yardımcı sağlık personeli sayısı ise yetersiz kaldı. İş yükü ağırlaşan sağlık emekçileri, çareyi yurt dışına gitmekte aradı. Şehir hastaneleri gibi büyük yatırımlar, sevk ve yoğunluk sorununu tek başına çözemedi ve aksine merkezileşmeyi arttırdı. Bu da sağlığa erişim ve iş yükü problemlerini derinleştirdi.    2 BİN 85 HEKİM 'İYİ HAL BELGESİ' ALDI   Her ne kadar AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan Mart ayında yaptığı bir açıklamada 2025 yılında sağlık alanına 37 bin yeni personelin daha atanacağını söylese de mevcuttaki sağlık çalışanları yurt dışına çıkmaya devam ediyor. TTB verilerine göre, 2025 yılının ilk 11 ayında 2 bin 85 hekim yurtdışında çalışabilmek için “İyi hal belgesi” başvurusunda bulundu.    SAĞLIKTA ŞİDDET GİDEREK ARTTI   Bir diğer başlıklardan biri olan sağlıkta şiddet yine yıl içerisinde sık sık basına yansıdı. Sağlık emekçileri neredeyse her ay bir şiddet olayının mağduru oldu. Yıl içerisinde basına yansıyan 12 ayrı sağlıkta şiddet olayı yaşandı. Bu olaylar sonucunda, 25 sağlık personeli şiddete maruz kaldı. Yasaların korumadığını ifade eden sağlık odaları ve sendikalar, bir an önce yasal düzenlemelerle sağlık çalışanlarının haklarının korunması için talepte bulundu.   Tüm bunlar yaşanırken 10 Şubat’ta Kırklareli Pınarhisar 5 Hekimli Aile Sağlığı Merkezi ve 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu Temel Atma Töreni'nde konuşan AKP Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam doktorları hedef aldı. Sarıçam’ın konuşmasında yurttaşlara, “ ‘Gidin sağlıkçıların gırtlağına yapışın. Ben devlet olarak hizmeti sundum, vermeyen onlar’ diye kışkırtırım" sözleri tepki çekti.    Sağlıkta şiddetin bu yöntem ve söylemlerle arttığını ifade eden sağlık odaları ve sendikalar, Sarıçam hakkında suç duyurusunda bulundu.    PİYASALAŞMA AHLAKİ DEĞERLERİN YİTİMİNE SEBEP OLDU   Gelinen noktada yaşanan hak ihlalleri sağlık sistemi içerisinde de çürümeyi beraberinde getirdi. Nitekim kamuoyunda “Yeni Doğan Çetesi” olarak anılan yapı, 2023 yılı sonlarında ortaya çıkan soruşturmalarla gündeme geldi. İstanbul merkezli yürütülen soruşturmada, aralarında doktor, hemşire ve hastane yöneticilerinin bulunduğu çetenin, yeni doğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelere sevk ettiği, SGK üzerinden haksız kazanç sağladığı, bu süreçte ihmaller ve kasıtlı uygulamalar nedeniyle bebek ölümlerinin yaşandığı ortaya çıktı. 2024 yılında hazırlanan iddianameyle çok sayıda sağlık çalışanı ve hastane yöneticisi gözaltına alınarak tutuklandı. 2025 yılı boyunca görülen davada, sağlık sistemindeki piyasacı anlayışın yarattığı yıkım bir kez daha gözler önüne serildi. Yıl içinde yapılan duruşmalarda sanık sayısı arttı, dosyaya yeni delillerin eklendi ve yargılama giderek genişledi. Sağlık emekçileri, meslek örgütleri sendikalar ise davanın münferit kişilerle sınırlı tutulmaması gerektiğini bir kez daha vurguladı. Ancak 2025’te görülen duruşmalarda, tutuklu sanıklar hakkında tahliye ve adli kontrol kararları verildi. Kamuoyunda tepkiyle karşılanan bu kararlardan sonra aileler ve hak örgütleri, cezasızlığın derinleştirildiğini belirtti.    Benzeri bir olay Eylül ayında yaşandı, İstanbul’un Sancaktepe ilçesinde faaliyet gösteren bir özel hastanede, kadınların bilgileri ve onayları dışında ilaçla erken doğuma zorlandığı iddiaları gündeme geldi. Buna göre, hastanede görevli doğum uzmanı, doğumu başlamamış hamile kadınlara vajinal yoldan ilaç uygulayarak erken doğuma sebep olduğu öne sürüldü. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü konuya dair hem adli hem de idari soruşturma başlattığını duyurdu ve hastanenin kadın doğum servisi tedbir amaçlı kapatıldığını bildirdi. Sağlık Bakanlığı’nın yaklaşık 8 bin doğum vakasını incelemeye aldığı da kaydedilen bilgiler arasında yer aldı.    SAĞLIK ALANINDA KADIN BEDENİNİN SÖMÜRÜLMESİ   İktidarın bu yılı "Aile yılı" olarak kabul etmesi ardından yıl içerisinde "normal doğum-sezaryan doğum" tartışmalarıyla kadınların doğum tercihleri tartışmaya açıldı. 13 Nisan'da Türkiye Kupası karşılaşması için sahaya inen Sivassporlu erkek futbolcuların ellerine tutuşturulan ve üzerinde Sağlık Bakanlığı'nın vajinal doğuma teşvik için yürüttüğü kampanyanın pankartı büyük tepki topladı. Kadınlar, sağlık politikalarının kadın bedeni üzerinden yeniden şekillendirilmesine ve Sağlık Bakanlığı’nın “Normal Doğum Eylem Planı” ile başlayan sürecine tepki gösterdi. Tıbbi bir tercih ve bireysel sağlık kararı olması gereken doğum biçimi, kamusal ve siyasal bir yönlendirme alanına dönüştürüldü. Normal doğumun teşviki ile kadınların doğum sürecindeki ihtiyaçları, riskleri ve hekim görüşleri, yerini nüfus politikaları ve maliyet hesaplarına bıraktı.    İLAÇ TEDARİĞİ GİDEREK ZORLAŞIYOR   2025 yılı yine ilaçlara erişimin en fazla yaşandığı yıl oldu. Eczacı örgütleri, meslek odalarının paylaştığı verilere göre, yıl içerisinde en az 300’den fazla ilacın ya tedarikinde ciddi sorunlar yaşandı ya da hiç tedariki yapılamadı. Bu ilaçlar içerisinde özellikle kronik ve sürekli tedarik sorunu yaşayan 93 ilaç bulunduğu kaydedildi. Tedarik edilemeyen bu ilaçların başında psikiyatrik ilaçlar geliyor. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tedavisinde kullanılan ilaçların yanı sıra diyabet, hipertansiyon, epilepsi gibi kronik hastalıklara yönelik ilaçlar ve bazı ağrı kesici ilaçların da yine aynı şekilde tedariki sağlanamayan bu 93 ilaçtan biri olduğu kaydedildi. Uzmanlar, bu ilaç yokluklarının temel nedenlerinin döviz kuru ve fiyatlandırma politikaları, firmaların düşük kârlılık nedeniyle Türkiye pazarına sınırlı ürün vermesi, zam beklentisiyle dağıtımın yavaşlatılması ve tedarik zincirindeki aksaklıkların olduğuna işaret etti.    YIL BOYUNCA EYLEMLER SÜRDÜ   Bu yıl akıllarda kalan yine sağlık emekçilerinin protestoları ve eylemleri oldu. “Performans”a dayalı “Birinci Basamak Sağlık” protestoları başlatan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) yeni düzenlemenin sağlık hizmetini piyasacılaştırdığını belirterek yönetmeliğin geri çekilmesini talep etti. Ocak ayında gelen greve giden sendikalılar, 5 günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirdi. Yine yıl boyunca her Çarşamba günü SES, TTB Aile Hekimliği Kolu (AHEK) birlikte, “Gelirde ve vergide adalet” ve “Eziyet Yönetmeliği’nin iptali” talepleriyle eylemler düzenlendi. Eylemler Mart ayına kadar sürdü.    Yine SES öncülüğünde 14 Mart Tıp Bayramı’nda, sağlık alanında geniş çaplı bir grev başlattı. Bu eylem, kamu sağlık hizmeti politikaları, özelleştirmeye karşı çıkma, iş güvencesi, ücret ve çalışma koşullarındaki adaletsizliklerin bir an önce giderilmesi talebiyle başladı. Haziran’da Sağlık Bakanlığı önünde, yapılan kitlesel basın açıklamasıyla sağlık çalışanlarının düşük ücretler, çalışma koşulları, sendikal haklar ve toplu sözleşme talepleri dile getirildi.   SENDİKALAR VE MESLEK ODALARI SORUNLARI   Yapılan eylemler ve protestolara ek olarak TTB, Mart'ta “Başka Bir Sağlık Sistemi” başlıklı raporuyla sağlık sisteminde, piyasalaşmama, eşit, ulaşılabilir, nitelikli ve kamu ağırlıklı bir program önerisi oluşturdu. Ayrıca TTB ve diğer sağlık sendikaları, Sağlık Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçe teklifi üzerinde durarak sağlık politikalarının ve bütçe planlamasının sağlık emekçileri ve halk sağlığı açısından ne anlama geldiğine dair rapor açıkladı. Sağlık sistemine dair mevcut işleyişinin hem sağlık emekçileri hem de toplum sağlığı açısından sürdürülemez olduğunu savunan oda ve sendikalar, sağlık politikalarında köklü bir değişim yaşanması gerektiğine işaret etti.    MA / Ceylan Şahinli