AMED - Dêrsim’in iki dervişi dağ oldu, Munzur oldu mücadelelerinin yüceliğiyle hakikatte yıldızlaşıp Kürdistan oldu. Amed’da onlar için toplanan binler, yitirdiklerini anarken demokratik toplum çağrısına da sahip çıktı.
Bir asırdır kanla bastırılmak, yok edilmek istenen bir halk, direnişiyle adını tarihe yazdırdı. Kendinden yeniden doğuşu nehirlerinden, dağlarından aldığı güçle yarattı. Kimliğine, diline her vurulan süngüyle kanı bu topraklara karışsa da her bir damla kan toprak zerreleriyle buluştu, çiçek oldu, dağ oldu, hakikat oldu.
DAĞLARIN ANAHTARI
Amed Surları’nda ezilmek istenen özgürlük istemi Gli Dax’da (Ararat) da isyan oldu göklere yükseldi, Dêrsim’de Alişer, Zarife oldu, Seyit Rıza, Besê oldu… Süngülerden geçirilerek, yok edilmek istendi dağların evlatları. Atakan Mahir’in anlatımıyla Demenan Aşireti’nden birinin oğlunu kaybetmesi üzerine “dağların anahtarını kaybettik” der.
Kaybolur anahtar. Soykırımla Dêrsim sürgün olur, Munzur başka yöne akar. “Kürdistan sömürgedir” sloganıyla bir kez daha düştü toprağa cemre ve o gençler kaybettikleri anahtarı kaybolan yerde bulmak için yollara düştü.
SÜRGÜNDEN DAĞLARA
İşte o gençler Seyidlerin torunları düştüler yollara, dağlara derviş oldular. Bu toprakların hakikat dervişleri ve kaybolan o anahtarı buldular. Sakine oldular, Atakan oldular, Ali Haydar, Rıza oldular, binlerden, onbinlere, yüzbinlere döndüler… Bir oldu bedenler, ruhlar öldürüldükçe çoğalan bir ağaca döndüler.
Bu hakikat direnişi ölümü yok etti ölümsüz oldu. Tıpkı Xızır gibi dara düşenin yanında oldu, zalime direndi. Binler özgürlük yolunda toprağa düştü ama suyun akışını değiştirdi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın öncülüğünde özgürlüğe kapı aralandı. Tam bu kapının eşiğinde 12 Mayıs’ta Dêrsim’in iki devrişinin yıldızlaştığı duyuruldu. Bu toprakların iki dervişi, yıldızlaşarak çözümün, özgürlüğün yolunu açanlar arasında yerlerini aldı. Ama Seyid Rıza’nın, Sakinelerin, Ana Zarifelerin mekanında ölüm yoktu, onlar hakka yürüyüp hak oldular, hakikat oldular.
O tarihten bu yana yola çıktıkları Ankara’da, sonra Munzur oldukları Dêrsim’de uğurlandılar, mücadeleleriyle anıldılar. Hep bir ağızdan haykırıldı: “Oxir be Derwişen Kurdistan.”
Sonra yollara düştü Kürdistan evlatlarını, kendileri dirilten dervişleri Kürtlerin bu ülkenin tarihinde özgürlük istemine karşı darağaçlarının kurulduğu, Şêx Seîd’in idam edildiği ama hiçbir gücün öldüremediği alanda andı onları.
ÇAĞRIYI SELAMLADILAR
Bu alanda en son 27 Şubat’ta coşkuyla toplanıp Kürt Halk Önderi Abdulllah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nı dinlemişti. Bir kez de bu alanda toplandı halk ve biz bu çağrının arkasındayız dedi. Sadece iki dervişi değil tüm yitirilen gençleri andı halk. Elleri yüreklerinde bekleyen anneler, babalar yaşadıkları acıların ve yitirdiklerinin son olması dileğiyle, dört duvar ardında tutulan binlerin özgürlüğü yani bir halkın özgürlüğü dileğiyle doldurdular alanı. Kilometrelerce yol geldiler. Sloganlar hiç dinmedi alanda. Saygı duruşunda taş kesildi alan, heykele döndü “Çerxa şoreşê” marşı tek bir yürekle haykırıldı. Tüm provokasyon girişimlerine rağmen ses hiç dinmedi, yaşamını yitirenlere bağlılık sözü hep yenilendi.
Gençler, anneler, babalar, Kürdistan bir bütün özgürlüğe açılacak kapı olan demokratik toplum inşası için bir araya geldi.
KOYNUNDAKİ FOTOĞRAFLA YOLA DÜŞTÜ
Alana akanlardan biri olan Kadir amca da Erdexan Xoşvan’dan yola düşmüştü. Eli yüreğinde, gözlerinde hiç gitmeyen bir buğuyla elindeki telefondan gösteriyordu yitirdiği kızının fotoğrafını Nujiyan Sariya. Hakikat için dağlara, oradan dara düşen Kobanê’ye yürümüştü kızı. 2014’te yaşamını yitirmiş ancak onun bu kayıptan ancak iki yıl sonra haberi olabilmişti. Şimdi o hem Ali Haydar Kaytan’ı hem Rıza Altun’un yanında Nujian’ı da anıyordu. Bir çocuğu halen hapis, çok sayıda yiğeni dağlarda… “Çok fazla şehidimiz var” diyor buğulu gözlerine rağmen bugünleri görebilmenin heyecanı var suratında. Bir de dileği var özgürlükle birlikte gidip kızının mezarını ziyaret edebilmek, mezarı başında ona teşekkür etmek.
Alanda yüzlerce anne, baba, kardeş, yoldaş… Hem tüm yitirdiklerini anıyor hem de hep bir ağızdan Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla başlayan süreci sahipleniyor.
MA / Dicle Müftüoğlu