Duran Kalkan: Önder Apo Meclis’te dinlenmeli

img
HABER MERKEZİ - Meclis'te kurulan komisyonun çalışmalarını değerlendiren Duran Kalkan, "Önder Apo da, heyeti de Meclis’e götürülmeli. Meclis’te yeteri kadar dinlenmeli, yeterince zaman verilmeli. Ancak böyle olursa komisyon doğru ve yeterli çalışmış olur" dedi. 
 
Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi üyesi Duran Kalkan, Barış ve Demokratik Toplum Süreci ile güncel gelişmeleri Medya Haber TV’ye değerlendirdi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yaklaşık bir aydır görüşme olmadığına dikkati çeken Kalkan, "Halbuki sürecin gereği, İmralı kapılarının artık tümden açılacağı yönündeydi. Beklentiler öyleydi, değerlendirmeler öyleydi. Artık İmralı sistemi ortadan kalkacaktı; hem de bu kadar uzamadan. Fakat, bazı görüşmeler olduysa da böyle bir durum gerçekleşmedi. Komisyona bağlı olarak süreci değerlendirmek isteyenler, önce bu gerçeği bilmek durumundalar. Bunu dikkate almalılar. Çünkü bu durum görülmeden, Önder Apo üzerindeki rehine pozisyonunun hala devam ettiği bilinmeden yapılacak her türlü değerlendirme yanlış olur. Hatalı olur. Yapanları yanılgıya götürür. Dahası, bilgimiz de yoktur. Yani İmralı’da ne olup bittiği bilinmiyor" diye konuştu. 
 
Kalkan, birçok kesimin hem Öcalan ile görüşmek istediğini hem de fiziki özgürlüğünü istediğini söyledi. Kalkan, "Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü gerçekleşmeden, İmralı işkence, tecrit ve soykırım sistemi ortadan kalkmadan sadece Kürtler için değil, Türkiye’nin tümü için de özgürlüksüzlük ve demokrasisizlik söz konusudur. Belli ki Ortadoğu ve dünya da bundan çok derinden etkileniyor. Dünyanın değişik alanlarında yaşayanlar, kendi özgür ve demokratik yaşamlarının önemli bir mihenk noktasını İmralı’da görüyorlar. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünde görüyorlar. Bu, gün gibi açık bir gerçek. Fakat bu durumda da herhangi bir değişiklik yok. Biz çok umutsuzluk, karamsarlık yaymak istemeyiz ama bilgi böyledir. Elbette dikkatle değerlendiriyoruz, takip ediyoruz, nedenlerini anlamaya çalışıyoruz" dedi. 
 
'KOMİSYONDAN BEKLENTİ ÇOK' 
 
Meclis'te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'na değinen Kalkan, "Eğer gerçekten de kendisinden bekleneni, üzerine düşeni yerine getirirse, bu isme uygun davranırsa, önemli sonuçlar ortaya çıkarabilir. Komisyondan beklenti çoktur. Böyle bir komisyonun bu biçimde kurulmuş olması da önemli. Bütün partiler katıldılar. Siyaset arenasının yüzde 98’i temsil ediliyor deniliyor. Bütün partiler büyük bir ciddiyetle katılıyorlar. Biz elbette ciddi bir işle uğraşıldığını biliyoruz. Yeniden ifade etmemizde bir sakınca yok. Komisyonun da mevcut durumu böyle bir ciddiyeti önemli ölçüde gösteriyor. Ciddiyetle oluşmuş, öyle davranan bir komisyon. Tabii komisyondan beklentiler çok. Talepler de çok. Şimdiye kadar belli bir çalışma da yürüttü. Yaptıklarını önemsiyoruz. Arkadaşlarımız da açıklamalarda bulundular. Anlam yüklüyoruz, değerli buluyoruz. Buna dayanarak basında görüş belirten birçok arkadaşımız şunu söyledi: Devlet ciddi yaklaşırsa, Kürt sorununun çözümünü demokratikleşmeyle birlikte ele alır ve bu temelde hareket ederse; biz sürece stratejik yaklaşıyoruz. Ciddiyetle ele alıyoruz, takip ediyoruz. Bu temelde üzerimize düşenin gereklerini eksiksiz yerine getireceğiz. Önder Apo zaten bunun güvencesi konumunda. PKK’nin 12. Kongre kararları bunu açık ortaya koydu. Örgütsel yapının feshedilmesi, silahlı mücadele stratejisinin sonlandırılması bu gerçeği açıkça gösterdi. Arkadaşlarımız da bu kararlılığı, net tutumu her defasında ifade ettiler, ediyorlar" ifadelerini kullandı. 
 
'BÜTÜN KESİMLERİN KATILIMI SAĞLANMALI' 
 
Kalkan, şunları söyledi: "Kürt tarafı bir bütünlük halinde, meseleye ciddi ve stratejik yaklaşıyor. Üzerine düşen görevleri hiç kimseden bir şey beklemeden yerine getiriyor. Ama tabii Devlet Bahçeli’nin de dediği gibi, kuş tek kanatla uçmuyor. Bu işler tek taraflı olmuyor. Meclis çok taraflı olmaya çalıştı. Bütün partileri kattı. Bu anlamda önemli, anlamlı bulduk. Şimdiye kadar yaptığı çalışmalar da normal, olması gereken düzeyde seyrediyor. Gündemleri, açılışı, son toplantılarda dinlediği çevreler, kişilikler normal, olması gerekenler. Bu da işin biraz ciddi ele alındığını gösteriyor. Bu bakımdan da önemsiyoruz. Daha fazla da olmalı. Aslında birçok çevre hep diyor ya; barış ve demokrasi toplumsallaştırılmak durumunda. Toplumsallaşırsa, bütün toplumu içine alırsa sonuca gider, başarılı olur, gerçekleşir. Meclis çalışmaları da ne kadar çok değişik toplumsal kesimleri dinler, görüşlerini alır, herkesi birleştirirse sonuca gider.
 
Yüzyıllık bir sorunu çözmek istiyor. Yüzyıldır bu sorundan kaynaklı yaşanmış çatışma durumunu gidermek istiyor. Bu çatışmanın ortaya çıkardığı acılar var, kan var, gözyaşı var. Bu durum bütün toplumu etkilemiş. Evet, Kürtleri biraz daha çok etkilemiş. Ama Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içinde yaşayan herkesi şu ya da bu düzeyde etkilemiş. Dolayısıyla bunları gideren bir barış süreci yürütülüyor. Barış, bunların giderilmesi anlamına geliyor. Ki çok yönlü çalışırsa, ciddi yaklaşırsa, bütün kesimleri katarsa başarılı olur. Bu anlamda da çabaları önemli, anlamlı. Bütün kesimleri dinlemesi, her kesimin katılımını sağlaması demokrasinin de bir gereği. Bu işin başarısının da bir gereği."
 
'ÖNDER APO DİNLENMELİ'
 
Öcalan'ın komisyonda dinlenmesinin önemli olduğuna vurgu yapan Kalkan, "Zaten böyle bir komisyon teklifi en önce Önder Apo’dan geldi. Değişik kişilikler, partiler de bunu dillendirdiler. Talepler arttı ve nihayetinde böyle bir komisyon ortaya çıktı. Önder Apo bu komisyon talebinde bulunurken, komisyonun kendisini dinlemesi gerektiğini de ifade etti. Yani söyleyeceklerinin olduğunu, komisyon çalışmalarına aktif katılmak istediğini belirtti. Zaten işin gereği o. Böyle olması gerekiyor. Bütün bu süreçlerin bir tarafı, Kürt tarafının baş müzakerecisi. Dolayısıyla Önder Apo’nun da makul bir planlama ve zamanlamayla ve yeterli düzeyde dinlenmesi gerekiyor. Tabii sadece Önder Apo’nun da değil; baş müzakereci yalnız başına değil ki! Yani bir heyeti var. Bir tarafı temsil ediyor. Kürt tarafını, demokrasi tarafını temsil ediyor. Demokratikleşmenin mimarı, öncüsü. Bunun düşüncesini üretiyor, politikalarını ortaya koyuyor, çözüm yolunu geliştiriyor. İçte ve dışta herkes de bunu kabul ediyor, görüyor. Başka kişilikler, şahsiyetler, partiler de buna katılıyorlar. Ama Önder Apo’nun öncü ve belirleyici düzeyde bu işi yürüttüğü tartışmasız bir gerçek. Dolayısıyla  etkin olarak katılması gerekiyor. O bakımdan elbette koşullarının uygun olması lazım. Şimdi bir aya yakındır hiç görüşme olmuyor. Baş müzakereci ama temsil ettiği kesimlerle görüşemiyor. Kürt toplumunun dinamikleriyle görüşemiyor. Örgüt lideri olarak rehine tutuluyor. Örneğin örgütüyle ilişkisi yok, görüşemiyor. Bir heyet oluşturamıyor. Yani hazırlık yapamıyor. Halbuki bütün bunların olması lazım. Önder Apo’nun dinlenmesiyle birlikte, aynı zamanda heyetiyle de dinlenmesi gerekli" şeklinde konuştu. 
 
'BAHÇELİ’NİN SÖZLERİ NEDEN PRATİKLEŞMİYOR?'
 
Kalkan, "Komisyon İmralı'ya gitmeli" önerisine işaret ederek, şunları kaydetti: "Ben onu da yadırgadım. Önder Apo İmralı’da rehine konumunda kaldıkça komisyonun bir milim ilerlediğinden söz edilemez. Sadece konuşur durur. Bunu herkes bilmeli. Yani Türkçe ile konuşuyoruz, net de ifade ediyoruz. Kürt tarafı, örgütüyle, gerillasıyla, toplumuyla, silahlı-silahsız tüm direnme güçleriyle, kadınıyla, genciyle her şeyi net ortaya koyuyor. Her şey Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne bağlı. O özgürlük yönünde gelişmeler olmadıkça diğer söylemler, konuşmalar, yapılan işler bir iyi niyet çalışmasından öteye gitmez. Herhangi bir sonuç vermez. O bakımdan İmralı’ya gidilecek, aynı koşullarda rehin tutulan bir kişiyle görüşülecek. Bunun adı da barış görüşmesi, demokrasi görüşmesi olacak! Böyle olması mümkün değil. Böyle olamaz. Devlet Bahçeli ilk günden söylemişti. 'Gelsin Meclis’te, DEM Parti grubunda konuşsun' demişti. Şimdi güzel konuşmalarına devam ediyor Devlet Bahçeli ama bunlar hep sözde kalıyor. Bahçeli’nin sözleri neden pratikleşmiyor? Neden pratikleşmemesi üzerinde durmuyor? Onu anlamıyoruz. Halbuki üzerinde durması gerekli. 
 
ÖNDER APO MECLİS’E GÖTÜRÜLMELİ
 
İşte herkes Meclis’e gidiyor, komisyon Meclis’te çalışıyor, orada görüşülüyor. Önder Apo da, heyeti de Meclis’e götürülmeli. Meclis’te yeteri kadar dinlenmeli, yeterince zaman verilmeli. Ancak böyle olursa komisyon doğru ve yeterli çalışmış olur. Yaptıklarından sonuç ortaya çıkar. Biz bu temelde olduğu müddetçe buna inanıyoruz. Ama böyle olmazsa; örneğin İmralı’da rehine sistemi sürer, görüşmeler bile yapılmazsa, Meclis çalışması ne olursa olsun, komisyon ne kadar çevreyi katarsa katsın, hep tek yanlı işler, tek yanlı gider. Dolayısıyla oradan sonuç çıkmaz. Bu niye böyle oluyor? İnsan bunun üzerinde düşünüyor tabii. Biz tabii devleti muhatap alıyoruz. Fakat devleti de iktidar yönetiyor. Mevcut iktidar politikaları hala barış ve demokratik toplum sürecinin ruhuna, özüne, ilkelerine uygun değil. İşte İmralı’da rehine sisteminin sürmesi buna uygun değil. Önder Apo’nun komisyon çalışmalarına katılmak için hazırlık yapma imkanına sahip olamaması buna uygun değil. Diğer yandan, ülke içindeki politikalar da buna uygun değil."
 
İKTİDARIN SURİYE POLİTİKASINA ELEŞTİRİ
 
Kalkan, AKP politikalarında herhangi bir değişiklik olmadığını söyleyerek, şöyle devam etti: "Kürtlerle Türkiye Cumhuriyeti devleti barışıyor, Türk-Kürt kardeşliği öngörülüyor. Bunun gereklerine göre bir politika izlenmeli, strateji belirlenmeli, politikalar geliştirilmeli. Eski politikalar; çatışma, savaş, birbirini yok etme politikaları değişmeli yönünde bir ciddi değişiklik görmüyoruz. Mevcut iktidarın politikaları hala Kürt karşıtı. Hala Kürt’ün imkanlarını, gücünü yok etmeye dönük. Bu Suriye’de de böyle, Irak’ta da böyle, Avrupa’da da böyle, Türkiye’nin kendi içinde de böyle. İşte somut örneği Suriye’de yapılanlar. Neredeyse Kürtler etkili olacak diye mevcut iktidar, Suriye’de demokratik birliği engelliyor. Bütün çevrelerin katılıp demokratik bir Suriye oluşturmasına karşı çıkıyor Kürtler de katılıyor diye. Örneğin uluslararası güçler devreye girdiler. Koalisyon güçleri, Paris’te toplantı yapılması öngörüldü. Hakan Fidan gitti, bir günde reddettirdi. Herkes biliyor ki Şara, Hakan Fidan’ın görüşleri temelinde Paris toplantısına katılmayacağını açıkladı. PYD Eş Başkanlık Divan Üyeleri açıklamada bulundular. Bunun nedeninin bir uluslararası platformda Kürt sorununun gündeme gelmemesi, Kürtlerin de haklarının uluslararası bir platformda görüşülmemesini sağlamak ya da görüşülmesini engellemek olduğu söylendi. Yani bu kadar Kürt karşıtı olan bir politika nasıl Kürt sorununu çözer dört parçada, Ortadoğu’da? Nasıl Türkiye’yi demokratikleştirir? Ortadoğu’nun demokratik gücü haline gelebilir? Böyle bir durum gerçekleşemez.
 
POLİTİKA DEĞİŞİMİ ŞART 
 
Bu her şeyden önce bir zihniyet olayı. Yine bu zihniyete bağlı politika geliştirme durumudur. Zihniyet ve politika değişimi şart. Fakat mevcut durumda bazı pratikler yapılıyor. Olumlu yönleri de var. Herkes izliyor, biz de takip ediyoruz. Fakat Kürt özgürlüğü, Türkiye’nin demokratikleşmesi yönünde henüz böyle bir zihniyet ve siyaset değişikliği gözükmüyor. Madem bu devleti yönetmek istiyorlar; Türkiye’nin devletinin de, partilerinin de her şeyden önce şunu ifade etmeleri lazım: Kürt halk varlığını kabul ediyorlar mı, etmiyorlar mı? Kürtler bir halk mıdır, değil midir? Bu halksa bunun demokratik hakları olacak mı, olmayacak mı? Hala bu net değildir. Dolayısıyla bu halk varsa o zaman yüzyıldır neden 'yok' dendi? Biraz yüzleşmek gerekiyor bununla. 'Yok' demek yanlış olmuştur, hata olmuştur. Yani siyaset hata yapabilir. Siyasette erdemlilik, hatanın görülüp kabul edilmesi ve vazgeçilmesidir. Buna özeleştiri denir. Ama bu yapılmak durumunda. Siyaset demokratik olacaksa bu şarttır. Demokratik siyasetin gereği yanlıştan, hatadan dönmek, eksiği düzeltmektir. Yoksa var olanı çeşitli kılıflar altında sürdürmeye çalışarak bir değişim, dönüşüm, demokratikleşme gerçekleşmez. Bu bakımdan komisyona katılan partiler de tutumlarını koyuyorlar. Daha net de koymuyorlar. Bazı partiler açıkça koydular. Biz onları çok anlamlı buluyoruz. Önder Apo’nun süreçte oynadığı rolü ifade ettiler. Komisyonun mutlaka Önder Apo’yla muhatap olması, dinlemesi ve Önder Apo’nun komisyon çalışmalarına katılımını sağlaması gerektiğini ifade ediyorlar. Bunlar çok değerli, çok anlamlı. 
 
AKP TUTUMUNU NETLEŞTİRMELİ 
 
Ama bütün partiler için böyle değil. Özellikle iktidar partisi için böyle değildir. AKP tutumunu netleştirmeli. Yani zihniyetini ve politikasını netleştirmeli. Tayyip Erdoğan’ın 1990’lı yıllardaki zihniyet şeylerini açıklamak istemiyoruz. Bunlar konuşmalarda var, yazılı olarak var. O zaman söylüyordu. Birçok şeyi kabul ediyordu. Bizden daha radikaldi hatta. Ama şimdi gerçekten ne düşünüyor; kamuoyuna açıklamalı. Herkes bilmeli. Yani Kürt halkı, Kürt varlığı hakkında ne diyor? Bu varlığı bir halk varlığı olarak kabul ediyor mu? Dolayısıyla komisyon çalışmalarını, bu halkın haklarını demokratik temelde sağlama ve kardeşliği, milli dayanışmayı buna göre gerçekleştirme olacak mı, olmayacak mı?
 
Komisyonun ismi de öyle oldu. Ama bu konular henüz net değil. Yani denebilir ki, süreçle olur. Tamam, bilmiyoruz ama bu süreci başlatanlardan biri olarak Devlet Bahçeli de hep şunu söyledi: 'Çok geç kalmamalıyız, acele olmalı' diye. İyi, sıkboğaz etmeyelim ama bu kadar sürece yaymak da süreci her yöne açık tutmak anlamına geliyor. Nereye gideceği belli olmayan bir süreç. Buradan her sonuç da çıkabilir yani. Tehlike var o zaman. O bakımdan aslında bu çok net ki; bir anlayış ve politika sorunu. Geçmiş anlayışın, zihniyetin, politikanın değişmesi, bu yönlü gelişmelerin olması gerekli. 
 
Fakat şunu söyleyebilirim: Katılım var, bir duyarlılık oluştu. Dış dünyadan çözüm için daha net ve radikal talepler geliyor Önder Apo’nun rolü ve özgürlüğü konusunda. Kürt toplumu da Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü kampanyasını yürütüyor. Daha etkili de yürütmeli. Asla gevşetilmemeli. Türkiye’ye de bu daha fazla yayılmalı. Komisyon çalışmalarına bu temelde de güç ve destek verilmeli. Yani toplum kendi taleplerini yüksek sesle, demokratik temelde ortaya koymalı ki, o zaman süreç doğru yönde gelişebilir. Bu eksiklikler, aksaklıklar giderilebilir. Engeller aşılabilir. Yani muğlak olan, netleşmeyen hususları mücadeleyle aşmak, netlik sağlamak ve süreci ilerletmek gerekiyor.
 
ÖZEL SAVAŞ SİSTEMİ SÜRÜYOR
 
Kürt karşıtı, antidemokratik zihniyet ve siyasette ısrar, İmralı’da rehine sisteminin sürmesini getiriyor. Irak’ta, Suriye’de, dünyanın dört bir yanında Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kürt karşıtı bir politika yürütmesini getiriyor. Aynı zamanda Kuzey Kürdistan’da, Türkiye’nin içinde de özel savaş sistemini derinleştirerek, yaygınlaştırarak uygulamayı, yürütmeyi getiriyor. Bu da neyi gösteriyor? Özel savaş sistemi sürüyor. Burada da herhangi bir değişiklik yok. Suriye politikasında bir değişiklik yok. İşte 'savaşa hazırlanıyor' deniliyor. AKP’ye en yakın olan çevreler yazıyorlar. 'Hazırlık var, saldıracak. Dêrazor’da savaş olacak, Tişrîn’de savaş olacak. Kuzey Doğu Suriye üzerine Şam yönetimi saldıracak...' Tabii Türkiye desteğiyle olacak. Bunu Türkiye hazırlıyor. Hem de herkesin gözü önünde bu hazırlıkları yapıyor. 
 
İşte Suriye’de bunu yapan Türkiye, Kuzey Kürdistan’da da her türlü özel savaş uygulamasını sürdürüyor. Yani bir zihniyet ve siyaset değişimi yok. Demokratikleşmeye dönük adım atma yok. Halbuki demokrasi, AKP’ye zorla kabul ettirilecek bir durum değil. Kendileri yanlış oldu diyorlar, eleştirdiler. Bazı uygulamaları, yaklaşımları değiştirmek, düzeltmek istiyorlar. Bu bir anlayış sorunu, sistem sorunu, ona göre politika geliştirme sorunu. Eğer gerçekten demokrasiyi benimsiyorlarsa, antidemokratik yaklaşımlardan, diktatoryal merkezi siyasetlerden vazgeçiyorlarsa, bunu kendileri yapmaları lazım. Kendi çıkarları açısından doğru görerek yapmaları gerekli. Bunun için de birileriyle pazarlık yapmaya gerek yok. Birilerinin kendilerini zorlamasına gerek yok. Bunu zamana yaymalarına gerek yok. 'Hele biraz pazarlık yapalım, biraz daha dışarıda Kürtlere karşı savaşalım, Kürt karşıtı olalım, içeride halk üzerinde baskı uygulayalım, ormanları yakalım, dağları yok edelim, kadınları katledelim, gençlik üzerinde özel savaşı geliştirelim, baskıyı, sömürüyü artıralım, işçiyi, memuru aç bırakalım, insanlar açlıktan inlesinler, hele sonra bakarız' denemez. Bunların hepsi suçtur.
 
ZİHNİYET VE POLİTİKA DEĞİŞİKLİĞİ OLMALI
 
Madem bunları suç görüyorsan, böyle politikaları antidemokratik görüyorsan, anında değişiklik yapman lazım. Zihniyet ve politika değişikliğinin gelişmesi gerekli. Ama dikkat edelim, böyle bir durum yoktur. Yani AKP uygulamalarında yok. Dışarıda örnekler gösteriyoruz. AKP’nin muğlaklığı devam ediyor. Her ne kadar güzel sözler söylemiş olsa da, AKP Genel Başkanlığı bu süreci üstlenmiş olsa da, devletin cumhurbaşkanı olarak, yine Meclis Başkanı güzel açıklamalar yapmış olsa da, o sözlere uygun bir politika içte ve dışta yok, demokratik yaklaşım yok, Kürt düşmanlığını değiştiren bir yaklaşım, anlayış ve politika yok.
 
Bu açık bir durum. Böyle bir durum gerçekten herkeste bir şey yaratıyor. Yani 'Acaba?' sorusunu sordurtuyor, 'AKP’ye güvenilmez' deniliyor. Mesela Kürdistan’da işte basın, her gün sokağa çıkıyor, 'Biz güvenmiyoruz' diyorlar. Güven yok. Halbuki güven de önemliydi yani. Çünkü 100 yıldır, son 50 yıldır, yine 40 yıllık süren savaşta acıları toplumun hepsi yaşadı. Türkiye’de yaşayan herkes yaşadı. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar, gençler, erkekler, herkes yaşadı. Herkes bundan etkilendi. O halde bunun aşılması, barışın sağlanması herkesi ilgilendiriyor, içine alıyor.
 
Dolayısıyla da bunun olup olmayacağı herkesi ilgilendiriyor. Gerçekten de insanlar bu kadar uzun çatışmalı süreç yaşandıktan sonra tabii güven verici pratik adımlar görmek istiyor. Güzel sözlerle yetinmiyor. Aldatıcı buluyor. Kanmak istemiyor o sözlere. Yani pratiği gördüğü ölçüde inanacak. Sadece söz düzeyinde kalan şeyler, insanlar açısından inandırıcı olmuyor."
 
ÇELİK'E TEPKİ: SÜREÇ KARŞITI HALE GETİRİYOR
 
"Karamsar bir tavır çizmek istemeyiz" diyen Kalkan, demokratikleşme ve Türk-Kürt kardeşliği için zihniyet ve politikaların değiştirilmesi gerektiğini vurguladı. Kalkan, AKP Sözcüsü Ömer Çelik'in açıklamalarını eleştirerek, "Onun zihniyetinde bir milim değişiklik yoktur. Tek devlet, tek millet, tek dil… Tek, tek, tek, tek... Ulus-devletçilik faşizmdir. Ömer Çelik okusun, baksın faşizm nedir diye. Yani bu kadar faşizmi bu ortamda da dillendirmeye gerek yok. Onunla AKP ve MHP tabanını daha da fazla zehirliyor. Süreç karşıtı hale getiriyor. O zaman bu biçimde konuşan, propaganda yapan bir siyasetin barış getireceğini nasıl öngörebiliriz, değerlendirebiliriz? Bu gerçekten çok güven vermeyen bir durum. Yani şöyle diyebilir: 'Zamana ihtiyacım var, bu işler bir anda olmuyor, zordur. Biz ciddi yaklaşıyoruz, adım adım ilerleyeceğiz.' Böyle denirse biz de anlam veririz buna. Ciddi yaklaşırız, önemli buluruz. Ama böyle de denmiyor. 'Eylül’e kadar komisyon bitirecek bu işi' diyorlardı. Komisyon daha yeni toplantılar yapmaya başladı. Ağustos bitiyor, Eylül geliyor. Belli ki sürece yayılıyor. AKP böyle bir şey demiyor, güya bir barış ve demokratikleşmeden yana tutumu varmış gibi izlenim veriyor. Ama bunu sözde yapıyor, kısmen yapıyor, çoğu zaman yapmıyor da. Zaten basın, zehir dilini kullanmaya devam ediyor. Diğer yandan ise politik uygulamaları içte ve dışta, eski o baskıcı, Kürt karşıtı, ulus-devlet tekçiliğini ifade eden temelde hiç değişiklik olmadan sürüyor" şeklinde konuştu. 
 
KADIN KATLİAMLARI
 
Kalkan, artan kadın katliamlarına işaret ederek, "Kadın katliamı sürüyor. Erkek egemen zihniyet ve siyasetin ürünü. Kadınlar 'erkek devlet zihniyetinin ve politikalarının uygulamaları' diyor. Devlet böyle bir egemen zihniyete sahip. İran’da da, Ortadoğu’nun diğer yerlerinde de benzer durumlar sürüyor. Kadın idamlarını peş peşe sıralamaya kalkıyor onlar da. Ortadoğu’da gerçekten de milliyetçilik ve dincilik bütün sorunların kaynağı. Milliyetçiliğin ve dinciliğin dayandığı kaynak da cinsiyetçilik. Erkek egemen zihniyet ve siyaset durumu, sistem gerçeği. Şimdi bunun devlet politikalarından bağımsız olduğu, AKP iktidarının yürüttüğü politikalardan ayrı olduğu düşünülebilir mi, değerlendirilebilir mi? Hayır. Zaten hiçbir kadın öyle düşünmüyor. Kadın örgütleri, haklı olarak, doğru olarak devletin politikası olarak görüyor, iktidarı sorumlu tutuyorlar. Şimdi bu kadar kadın katliamı yapacaksın ama barış ve demokratik toplum süreci yürüteceksin. Bunun anlaşılır, yani doğru bulunur bir yanı yok. Bu böyle olmaz. Her gün kadın katliamının yaşandığı bir yerde demokrasi olmaz. Hele hele demokrasinin sözü bile olmaz. Onun nasıl bir katliamcı, egemen zihniyet olduğu, siyaset olduğu, rejim olduğu açıktır" dedi. 
 
ARTAN UYUŞTURUCU KULLANIMI 
 
Artan uyuşturucu kullanımına da değinen Kalkan, "Kürdistan’da uyuşturucu kullanma yaşı çocuk yaşa indirilmiş. 7 yaşına, 6 yaşına kadar düşmüş bunlar. İstatistiklere çıkıyor, çeşitli kurumlar inceliyorlar, kalkıyor söylüyorlar da. Utanılacak bir durum. Yani gerçekten de burada konuşmaktan da, dile getirmekten de utanç duyuyoruz. Bu nasıl olabilir böyle? İnsanlık bu kadar nasıl kendisini yok edebilir? Bu ne biçim bir zihniyet? Bu ne biçim bir politika? Nasıl insan kendine böyle düşman olabilir, kendi geleceğini yok edebilir? Gençlik için yine böyle... AKP’liler daha önce demişti 'Dağa çıkacağına, savaşçı olacağına bilmem ne olsun.' Bunları toplum unutmuyor. Hiç kimse unutmaz. Ama AKP gerçekten de bu zihniyeti ve bu politikayı değiştirdi mi? Görmemiz lazım. Özeleştiri vermesi gerekli. Tutumunu, yeni tutumu varsa açık ortaya koyması lazım. Koymadığı müddetçe var olan geçerli demektir yani" ifadelerini kullandı. 
 
Kalkan, Kürdistan'da devam eden orman kıyımını da eleştirdi. Kalkan, şöyle devam etti: "Botan’dan, Amed’de ve Dersim’e orman bırakılmadı. Bütün kutsal kitapların cennet olarak tanımladığı bu coğrafya, şimdi cehennem alevleri içerisinde yanıyor mevcut iktidar politikalarının sonucunda. Bunu hep birlikte görüyoruz. Geçmişte diyorlardı: 'Savaş var da ondan oluyor.' Şimdi o da yok ama yine yanıyor. Yine ağaçlar kesiliyor, orman yok ediliyor. Yaşam bunlar üzerindedir. Su, hava, toprak, var olmanın, yaşamanın kaynakları. Bunların hepsi yok ediliyor. Kıyamet koparılıyor yani. Aslında kıyamet denen sürece gidiş yaşanıyor. Bu Kürdistan’da da, Türkiye’de de yapılıyor. Dünyayı bu hale getirdiler. Azami kar için, maddiyat için, bir avuç altın için bir dağı yok ediyorlar. Biraz enerji için bir vadiyi yok ediyorlar.
 
ORMAN KIYIMI
 
Sadece orman yakımı da değil, barajlardır ve maden aramalardır... Yani Türkiye’de de, Kürdistan’da da yaşam kaynakları kurutulur hale geldi. Hiçbir dönemde bunlar yaşanmamıştı. İnsanlar Avrupa’dan, diğer yerlerden geliyorlardı; doğayla, suyla, havayla bütünleşiyorlardı, turistik geziler yapıyorlardı. Şimdi o turist çeken yerler, aslında yaşamın yok edildiği, bütün canlıların yok edildiği alanlara dönüştürüldü, dönüştürülüyor. Hiç kılı kıpırdamıyor, engellemiyor bunu. Havalar ısınmış deniliyor. Evet, niye ısındı? Azami kar için, para için ısındı. Rant için yapılıyor bütün bunlar. Odunları kesiyor, satıyor. Onun parasıyla yiyorlar. Zıkkım olsun, haram olsun onu yiyenlere! Boğazlarında kalır! O toplumun, o doğanın ahı, onun parasını yiyenleri iflah etmez. Biz o inançtayız, kim ne derse desin.
 
Sonuç olarak şunu diyeceğim. Bütün bunlar mevcut halde sürüyor. Bir yandan komisyon çalışıyor, barış ve demokratik toplum süreci ilerliyor. Evet, ilerliyor ama bir yandan da bunlar yaşanıyor. Şimdi bir anda yok edilemez, durdurulamaz denebilir. Durdurulamaz da durdurmak için bir yaklaşım olur, plan olur, politika olur, çaba olur. Bunlar yok. Dolu dizgin gidiyor bütün bu uygulamalar. Hiçbir önleyici, değiştirici şey görülmüyor. Toplum bunu yaşıyor, görüyor. Açlık sınırında işçiler, işte şey alamıyorlar toplu sözleşme görüşmelerinde. Grev de yapamaz haldeler. Her türlü baskı var üzerlerinde. Yani cennet vatanda açlıktan ölüm sınırına gelinmiş; böyle bir durum var.
 
Bunu yapan iktidara elbette ki güven olmaz. Ama şimdi sorun şöyle: Bunları böyle tespit edip söylemek de yeterli değil. İktidar bunları yapmıyor diye eleştirmek de yeterli değil. Kuşkusuz teşhir etmek lazım. Sorumlu onlardır. Yapanların maskelerini düşürmek lazım. Ama sadece söylemekle de yetinmemek gerekiyor. Bu vatan, bu hava, bu su, bu toprak hepimizin. Burada hepimiz yaşıyoruz. O halde insan ve toplum varlığı, yaşamı, devletlerin, iktidarların insafına bırakılamaz. Bu kadar merkezileşmiş iktidar sahipleri, kendi azami karları için, kapitalist, endüstriyalist yaklaşımları için böyle bir doğayı, toplumu yok etmelerine karşı sessiz kalınamaz. Mücadele gerekiyor. Bunlara karşı daha aktif, daha örgütlü, daha planlı mücadele lazım.
 
Kadın hareketleri önemli bir mücadele geliştiriyorlar. Kuşkusuz daha çok olmalı. Daha fazla kadınlar katılmalı. Sadece kadınlar değil. Yani bu egemenliği uygulayan erkeklerdir. Erkekler buradan ders çıkartarak biraz demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi yaklaşım gösterebilmeli. Biraz değişim, dönüşüm yaşayabilmeli. Bu kadar antidemokratik, baskıcı, kadın üzerinde egemenlikçi olurlarsa, hiçbir zaman kendileri özgür ve demokratik bir yaşama ulaşamazlar. Diğer yandan bu özel savaş yaklaşımlarına, doğaya saldırılara karşı bütün toplum karşı durmalı. 
 
Zaman zaman gençlik örgütleri de bu yönlü açıklamalar yaptılar. Örneğin gençliğe dönük özel savaş saldırılarına karşı, fuhuşa, uyuşturucuya, bu kötü alışkanlıklara karşı mücadele etmek üzere kampanyalar düzenlediler. Önemliydi. Bazı eylemler yaptılar, çıkışlar yaptılar ama belli ki uzun süreli olmuyor, sonuç vermiyor. Demek ki çok planlı ve örgütlü değil. Kesik kesik oluyor, derinleşmiyor, sürekli kazanmıyor. Dolayısıyla sonuç vermiyor. Gençlik buradan ders çıkarmalı. Böyle olmaz. Saman alevi gibi yanıp sönen bir yaklaşımla yürütülen mücadeleden sonuç çıkmaz. Bir atımlık barutla bir yere gidemeyiz.
 
Ne gerekli? Sürekli, bütünlüklü, örgütlü, planlı, sonuç alıcı bir mücadele gerekli. Apocu tarz bu. Önderlik tarzı bu. Bir de böyle bir mücadele yürütmek için gençlik herkesten daha çok duyarlı olmalı, bilinçli olmalı, örgütlü olmalı. Kendine yönelik saldırılara değil, doğaya yönelik saldırılara karşı da, kadına yönelik saldırılara karşı da, bütün özel savaş saldırılarına karşı da öncü düzeyde mücadele etmeli. Herkes etmeli ama gençlik herkese öncülük etmeli. Başka türlü olmaz ki! Böyle olamaz."
 
 

Diğer başlıklar

13:05 Ayşegül Doğan: Komisyon Abdullah Öcalan'ı dinlemeli
12:59 Onarılmayan yol kazaya davetiye çıkarıyor
11:56 Suğuç’un taziyesine kitlesel ziyaret
11:24 Kadınlardan Narin Güran anması: Davanın takipçisiyiz
11:09 Wan'da ilçe ilçe miting çalışması
10:48 DEM Parti'nin komisyon üyelerinden açıklama
10:37 33 yılın ardından memleketinde: Ülkenin demokrasiye ihtiyacı var
10:34 Duran Kalkan: Önder Apo Meclis’te dinlenmeli
09:57 İsrail'in işgal saldırıları: Filistinliler Gazze'yi terk ediyor
09:24 Prof. Dr. Ergil: Birbirini dinlemek yeterli değil, yasal düzenlemeler yapılmalı
09:23 Barış Anneleri: 7'den 70'e herkes mitingde olmalı
09:19 11 aydır kızının akıbetini soruyor: Olayın üstünü kapatmak istiyorlar
09:14 DEDAŞ hızını alamadı: Çocukları dahi icraya verdi
09:11 ESP Eş Genel Başkan Yardımcısı: Süreç sadece Meclis'e havale edilmemeli
09:09 Tütün kısıtlamaları üreticiyi zorluyor
09:06 İHAMED’e 8 ayda 50 şiddet başvurusu
09:04 Bakanlık öğrencilere ajanlık dayatması faaliyetini doğruladı
09:02 Öcalan'a mektuba soruşturma, hastane yolunda şiddet
09:01 Gülistan Tara’yı anlattı: Ardılları gerçeklerden vazgeçmeyecek
09:00 21 AĞUSTOS 2025 GÜNDEMİ
08:27 Kayseri’de kaza: 1 ölü, 13 yaralı
20/08/2025
22:42 İsrail, Siweyda’da Geçiş Hükümeti güçlerini vurdu
22:36 İsrail: Filistin'i işgal planının ilk aşamasına geçildi
21:10 Silivri açıklarında 3.6 büyüklüğünde deprem
21:06 BM önünde 'kuyu tipi' cezaevlerine karşı eylem başlatıldı
20:32 Kazada hayatını kaybeden 21 kişi anıldı
20:27 Kadınlardan Diyanet'e tepki: Bu hutbelere sessiz kalmayacağız
20:10 Wan’da 223 işçi direniyor
20:03 İdlib’in Atma Beldesi’nde patlama
20:00 İran rejimi 5 Kürt yurttaşı daha gözaltına aldı
19:44 DAİŞ’in düğünde katlettikleri anıldı
19:10 Vakıf ve dernekler komisyonda konuştu: Şiddet sonuçları ile yüzleşmeliyiz
18:58 Suruç Aileleri İnisiyatifi'nden 'mücadelemize sahip çıkın' çağrısı
18:27 Arslan, Sofi ve Babur için anma: Anıları yolumuza ışık tutacak
18:22 Şirnex’te petrolün içme suyuna karıştığı köyde kadınlardan yol kapatma eylemi
18:05 Şirnex Ekoloji Platformu’ndan Girênasir’de temizlik ve duyarlılık çağrısı
18:02 İHD’nin komisyondan talepleri: Umut hakkı, özerklik şartı ve TMK’nın kaldırılması
17:50 Wan’da miting çağrısı aralıksız devam ediyor
17:38 DEM Parti'nin Wan miting afişleri kayyım tarafından söktürüldü
16:55 Wan’da intihar girişimi iddiası
16:44 Barış Annelerinden Komisyona: Gerillalar neye dayanarak gelecek?
16:12 Meclis’te dinlenen Barış Annesi Nezahat Teke: Komisyon Öcalan ile görüşmeli
15:53 Cumartesi Anneleri taleplerini sıraladı: Hakikat Komisyonu kurulsun
15:46 3 ilde denize girmek yasaklandı
14:09 Barış Anneleri komisyon toplantısında: Acılarımız ortak
13:41 100 'vergi rekortmeni'nden 79'unun ismi açıklanmadı
13:37 Şerife Muhammedi'nin idam cezasının onanmasına tepki
13:08 Meclis önünde 'Toros' yakan şahıs tutuklandı
12:47 Nibel Genç 31 yıl sonra özgürlüğüne kavuştu
12:46 Tutsak Gökalp: İnsanlık dışı uygulamalarla ölüme sürükleniyoruz
12:19 15 yılda 3 kez devreye giren Hakem Kurulu emekçiden yana olmadı
11:44 Tarımsal girdi fiyatlarında 33,88 artış
11:41 Komisyon Barış Anneleri'ni dinleyecek
11:31 Eş genel başkanlardan Dîlok Katliamı mesajı
11:21 İsrail ve Suriye yetkilileri Paris'te görüştü
11:09 31 yıllık tutsağın tahliyesine 'gerçekleşmemiş eylem' engeli
11:02 Gülistan Kılıç Koçyiğit: Komisyon Öcalan’ın görüş ve düşünceleri dinlemeli
10:26 Anlaşma sağlanmadı: Zam teklifi Hakem Kurulu'na gidiyor
10:00 İsrail Gazze'yi işgal edecek: Yedek askerler orduya çağrıldı
09:33 Komisyon üyesi Fırat: Alevilerin sorunlarına dair adımlar atılmalı
09:13 Fatma Bostan Ünsal: Endişeleri gidermek için yol temizliği gerekir
09:07 Hüda Kaya: Öcalan'ın projesi kurtuluş reçetesi olarak değerlendirilmeli
09:06 Zeydan'dan mitinge çağrı: Özgürlüğün eşiğindeyiz
09:04 İHD’li Saçaklı: ‘Konuşulmaz’ denilen konular konuşulmalı
09:03 Köker: Komisyonun Öcalan ile görüşmesi sürecin ciddiyetini güçlendirir
09:02 Uçak ve kalekolların gölgesinde bêrîvanlık
09:01 1 Eylül'ün startı Riha'dan verilecek
09:00 20 AĞUSTOS 2025 GÜNDEMİ
00:03 DEM Parti'den İYİ Partili Arslan'a yanıt: Amacı toplumu birbirine düşürmek
19/08/2025
23:24 Beyaz Saray: Ukrayna'ya ABD askeri gönderilmeyecek
21:41 ‘Kadın cinayetlerine karşı isyan etmeye devam edeceğiz’
21:36 Şirnex Cezaevi'nde terlik dayatması: Hasta tutsak ameliyat olamıyor
19:40 Wan'da 223 işçi için insan zinciri oluşturuldu
19:17 Gül, 32 yıllık tutsaklıktan sonra Adana'da coşkuyla karşılandı
18:29 Suriye Geçiş Hükümeti cezaevinde 4 Alevi katledildi
18:24 Qileban’da ‘Kadın Kurtuluş İdeolojisi’ atölyesi: Birlik olmalıyız
18:12 Komisyon yarın Barış Anneleri'ni dinleyecek
17:50 Tanrıkulu: Meclis önünde 'Toros' yakma olayı aydınlatılsın
17:33 İYİ Parti Mêrdîn'de 'sürece destek' için toplu istifa etti
17:28 CHP’li Taşkın: Komisyon topyekun demokratikleşme misyonu üstlenmeli
17:11 Suriye için yeni bir toplumsal sözleşme çağrısı
16:59 Kurtulmuş'tan ‘Beyaz Toros’ açıklaması: Türkiye’nin tarihinde kalmalı
16:57 Wan’da miting çalışmaları sürüyor
16:25 Rojbin Çetin’in cezası onandı
15:46 4 yaşındaki çocuğa cinsel saldırı
15:35 Kayyımın işten çıkardığı işçilerden DEM Parti'ye ziyaret
15:34 ESP: İtirafçı beyanıyla partimize operasyon hazırlığı yapılıyor
15:22 Gazetecilerden 'Evrensel' dayanışma
14:59 Arslan, Sofi ve Babur anıldı
14:19 Komisyon dördüncü kez toplandı: 'Toplumsal rıza' vurgusu
13:44 Wan kayyımından TÜGVA’ya 631 bin TL
13:37 X'te sansür sürüyor: ETHA'ya 5'inci erişim engeli
13:33 ‘Toros' yakan şahsın üzerinden Yazıcıoğlu tişörtü çıktı
13:31 Beyoğlu Belediye Başkanı Güney görevden uzaklaştırıldı
13:13 Bazo Yılmaz mezarı başında anıldı
13:01 Gazze'de son 24 saatte 3 kişi açlıktan öldü!
12:59 İHD İzmir Şubesi: Şüpheli mülteci ölümleri münferit değil
12:13 Dêrazor'da son 8 ayda 150 DAİŞ saldırısı
12:09 Süveyda'da köylere saldırı
10:17 Komisyon bugün yakınlarını kaybedenleri dinleyecek
10:12 Meclis önünde 'Toros' markalı aracını yaktı
10:00 Kayalıklardan düştüğü iddia edilen çocuk hayatını kaybetti
09:22 Dr. Darati: Türkiye tarihte ilk defa bir isyanı yenilgiye uğratamadı
09:10 Çerkes akademisyen hakkında tahliye kararı
09:07 Wan sürecin büyük mitingine hazırlanıyor
09:06 Gazeteci Kaya: Türkiye için Suriye’de tek yol Kürt fobisinden kurtulmak
09:04 Mûş Belediyesi'ne 'dengbêj evi' çağrısı
09:03 Îdir Baro Başkanı: Komisyon yasal düzenlemeler yapmalı
09:02 'Komisyon her iki tarafla da görüşmeli'
09:01 Din alimi Deniz: Komisyon çözüm için Öcalan ile görüşmeli
09:00 19 AĞUSTOS 2025 GÜNDEMİ
08:47 İBB soruşturmasında 17 tutuklama
18/08/2025
23:44 Amedspor sahasında 2-2 berabere kaldı
22:55 Elbak'ta ‘Kadın Kurtuluş İdeolojisi’ atölyesi
22:18 Trump, posta ile oy kullanmayı kaldırmayı planlıyor
21:19 Uluslararası Savaş Karşıtı Film Festivali Aralık’ta
19:43 İktidarın kamu emekçilerine son zam teklifi belli oldu
19:38 '223 işçi direnecek, Wan halkı kazanacak'
19:26 Birçok kentte Arslan, Sofî ve Babur anması
18:35 Hamas'tan 'ateşkes' açıklaması
18:26 Siweyda’da ateşkes bir kez daha ihlal edildi
17:50 Wan’da miting çalışmaları tüm ilçelerde aralıksız devam ediyor
17:26 Kamu emekçilerine yeni zam teklifinin saati belli oldu
17:10 44 ülkeden Gazze için dayanışma kampanyası
16:50 Mahalle sakinleri yüksek elektrik faturalarına tepki gösterdi
16:45 TİHV, görüş ve önerilerini komisyona sundu
16:10 ‘Aliboğazı’nda baraj yapımından vazgeçin’
16:03 Kadınlardan Edibe Özel'in taziyesine kitlesel ziyaret
15:52 GADEV kitap fuarı gerçekleştirecek
15:34 Kato Marînos’ta “Kadın Kurtuluş İdeolojisi” atölyesi
14:59 Mûş Belediyesi, Çar Çayı Projesi'ne başladı
14:26 Gülten Akgül 31 yılın ardından tahliye edildi
14:20 Mêrdîn’de Arslan, Sofî ve Babur anıldı
14:16 Evrensel'e silahlı saldırı düzenleyen Biler tutuklandı
14:00 Aydın’da kadın katliamı
13:58 Kamu emekçileri iş bıraktı: Müzakere değil mücadele
12:46 Balıkesir'de 4,2 büyüklüğünde deprem
12:25 Tanrıkulu'dan Meclis'e: Demokratik siyaseti güvence altına alın
12:16 Komisyon yakınlarını kaybedenleri dinleyecek
12:05 Rêya Armûşe’nin ‘Kadın Kent Bostanı’nda hasat zamanı
11:39 Nijerya’da tekne battı: 40’ı aşkın kişi kayıp
11:26 Bolivya'da seçimler ikinci tura kaldı
09:50 Gever'de on binler konserde buluştu
09:15 Dr. Konak: Türkiye'nin 'Turan Hattı' düşü yeni Zengezur Koridoru'nda ütopya kalacak
09:08 Stephen Smellie: Öcalan’ın özgürlüğü süreç için kritik önemde
09:07 Gazeteci Eren: Medyada süreci provoke eden dil değişmeli
09:06 Belediye bütçesinin kullanımına halk karar verecek
09:04 Öcalan'ın mesajını alan Mexmûrlular: Her türlü sorumluluğu almaya hazırız
09:03 Botan’ın ezgileri gençlerle yeniden hayat buluyor
09:02 Üç Kürt aydının sürgünde yaşadıkları tiyatro sahnesine taşınıyor